ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Ukrayna-Rusya savaşına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. İngiltere merkezli UnHerd sitesi yazarlarından Sohrab Ahmari'ye verdiği röportajda Vance, taraflar arasındaki müzakerelerde önemli bir noktaya dikkat çekti.
Donetsk Konusunda Kritik Kabul
Vance, yürütülen ateşkes görüşmelerinde tarafların pozisyonlarının netleştiğini belirtti. Rusya'nın Donetsk üzerinde tam toprak kontrolü istediğini, Ukrayna'nın ise bunu ciddi bir güvenlik tehdidi olarak gördüğünü aktardı. Ancak daha da dikkat çekici olan, Vance'in Ukraynalı yetkililerin özel görüşmelerde Donetsk'i nihayetinde kaybedebileceklerini kabul ettiklerini öne sürmesi oldu.
Bu toprak tavizi meselesinin, barış müzakerelerinde önemli bir gecikmeye yol açtığını ifade eden Vance, tarafların açık ve kapalı kapılar ardındaki tutumlarını daha net ortaya koyduğunu söyledi. Müzakerelerde ilerleme sağlandığını ancak nihai bir barışçıl çözüme ulaşılıp ulaşılamayacağından emin olmadığını da sözlerine ekledi.
Avrupa'ya "Kendi Kendine Yetme" Çağrısı
Röportajın bir diğer önemli başlığı ise ABD'nin Avrupa politikasıydı. NATO ile Rusya arasındaki gerilimin arttığı bir dönemde, Vance, ABD'nin Avrupa ittifakını zayıflatmak gibi bir amacı olmadığını vurguladı. Ancak Avrupa'dan beklentilerinin daha fazla "kendi kendine yetebilirlik" olduğunun altını çizdi.
Vance, Avrupa'nın ekonomik ve kültürel durgunluk işaretleri gösterdiğini savunarak, ABD'nin daha güçlü, özgüvenli ve dinamik bir Avrupa istediğini belirtti. Washington yönetiminin Avrupa'nın güçlenmesi yönünde politikalar izlediğini, ancak bunun büyük ölçüde Avrupalıların kendi sorumluluğunda olduğunu kaydetti.
Uzun Vadeli Güvenlik Endişeleri
ABD Başkan Yardımcısı, bazı Avrupa ülkelerinde radikal görüşlere yakın isimlerin siyasi başarılar elde ettiğine dikkat çekti. Uzun vadede bu tür ideolojilerin nükleer güce sahip ülkelerde etkili olmasının ihtimal dışı olmadığını ve bunun ABD'nin güvenliği açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğini öne sürdü.
Vance, ABD ile Avrupa arasındaki kültürel değişim, eğitim ve askeri işbirliğinin sürmesini istediklerini tekrarladı. Ancak bu ilişkinin sağlam bir kültürel zemin olmadan sürdürülemeyeceğini ve uzun vadede bu zeminin aşınma riski bulunduğunu ifade ederek açıklamalarını sonlandırdı.
