Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, küresel enerji güvenliği açısından kritik bir uyarıda bulundu. Birol, özellikle temiz enerji teknolojilerinde kullanılan kritik minerallerde tek bir ülkenin hakimiyetinin büyük risk oluşturduğunu vurgulayarak, 2026 yılında bu alanda ülkeler arasında ciddi gerilimler yaşanabileceğini öngördü.
Tek Ülke Bağımlılığı ve Enerji Güvenliği Riski
Habertürk'e konuşan Fatih Birol, 2025 yılının jeopolitik gerilimler nedeniyle enerji sektörü için zor geçtiğini belirtti. Birol, enerji güvenliğinin altın kuralının çeşitlendirme olduğunun altını çizdi. "Kritik minerallerde bir ülkenin yüzde 70-80 payla çok ciddi bir dominasyonu var. Tek bir ülkeye bağlanmak doğru değil" diyen Birol, petrol, doğal gaz, kritik mineraller ve nükleer yakıt kaynaklarının mümkün olduğunca farklı ülkelerden temin edilerek risklerin azaltılması gerektiğini ifade etti.
Birol, bakır, çinko, magnezyum gibi kritik minerallerde gelecek yıllarda ciddi sorunlarla karşılaşılabileceği sinyalleri alındığını kaydetti. Bu minerallerin modern ekonominin hemen her alanında kullanıldığını hatırlatarak, tedarik zincirindeki kırılganlığa dikkat çekti.
Türkiye İçin Fırsatlar ve LNG Piyasasındaki Değişim
Fatih Birol, Türkiye'nin bazı kritik minerallerde rezervleri bulunduğunu ve bu kaynakların titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'nin sadece maden çıkarmakla kalmayıp, rafinaj konusunda da önemli bir rol üstlenebileceğini belirtti. Birol, dünya ülkelerinin kaynaklarını çeşitlendirme arayışının Türkiye için bir fırsat olduğunu vurguladı.
LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) piyasasına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Birol, 2025 sonu itibarıyla piyasada bir arz bolluğu yaşanacağını ve fiyatlarda düşüş beklendiğini açıkladı. Önümüzdeki 5 yılda yaklaşık 300 milyar metreküp yeni LNG kapasitesinin piyasaya gireceğini belirten Birol, bu yeni arzın %70'inden fazlasının esnek kontratlarla sunulacağını, bunun alıcı ülkelerin elini güçlendireceğini ifade etti. Bu durumun, doğal gaz ithalat faturası yüksek olan Türkiye gibi ülkeler için olumlu bir gelişme olduğunu sözlerine ekledi.
Şebeke Altyapısı ve COP31'in Önemi
Küresel enerji dönüşümündeki en büyük engellerden birinin şebeke altyapısı olduğunu vurgulayan Birol, geçen yıl devreye alınamayan rüzgar ve güneş santrallerinin kapasitesinin, sisteme eklenen kapasitenin yaklaşık beş katı olduğuna işaret etti. Türkiye'nin yenilenebilir enerjideki potansiyelinin muazzam olduğunu belirten Birol, bu potansiyelin kullanılabilmesi için şebeke altyapısının güçlendirilmesi ve gerekli finansmanın sağlanması gerektiğini kaydetti.
Birol, Türkiye'nin 2026'da Avustralya ile birlikte ev sahipliği yapacağı COP31 İklim Zirvesi'nin önemine de değindi. Bu zirvenin Türkiye'nin enerji ve iklim konusunda bölgeler arası bir köprü olduğunu kanıtlama fırsatı sunacağını belirtti. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin temiz enerji finansmanı ihtiyaçlarının ve Afrika'nın sorunlarının duyurulmasında zirvenin önemli bir rol oynayabileceğini ifade etti.