Karısı Organ Bağışını Reddedince Boşanma Davası Açtı: Mahkeme Kararı Şok Etti
Organ Bağışı Reddi Boşanma Davasına Yol Açtı

Güney Kore'de yaşanan ve uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandıran bir olay, evlilik yükümlülükleri ile kişisel bedensel özerklik arasındaki hassas çizgiyi yeniden tartışmaya açtı. Üç yıllık evli ve iki çocuk sahibi bir çiftin hayatı, kocaya konan ölümcül bir hastalık teşhisi ile altüst oldu. Genç adam, hayatını kurtarması için gereken karaciğer naklini reddeden eşine karşı, hukuk tarihinde nadir görülen bir dava açarak onu 'kötü niyetli terk' ile suçladı.

Mutlu Yuva Aniden Sarsıldı

Her ikisi de 30'lu yaşlarında olan çift, üç yıldır evliydi ve iki küçük çocukları vardı. Ancak geçtiğimiz günlerde gelen acı bir haber, bu mutlu ailenin hayatını trajediye dönüştürdü. Genç koca, 'Primer biliyer siroz' adı verilen nadir ve ilerleyici bir karaciğer hastalığına yakalandı. Bu ciddi rahatsızlık, hızla tedavi gerektiren bir süreci başlattı.

Ölümcül Gerçek ve Umut Işığı

Doktorlar, genç adama yaptıkları değerlendirmeler sonucunda acı bir gerçeği iletti: Uygun bir karaciğer nakli gerçekleşmezse, yaklaşık bir yıl ömrü kalmıştı. Hasta, hemen karaciğer nakli bekleme listesine alındı ve bu süreçte ailesinin, özellikle de eşinin tam desteğini gördü. Tedavi masrafları için ailesi hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı, eşi ise onu bu zorlu dönemde yalnız bırakmayarak bakımıyla hayata tutunmasına destek oldu.

Ancak, uygun bir donör bulunamaması nedeniyle zaman hızla tükeniyordu. Bu kritik anda, eşinin canlı donör olarak uyumlu çıkması, genç adam için bir umut ışığı oldu. Fakat bu umut, beklenmedik bir şekilde söndü.

Reddedilen Bağış ve Açılan Dava

Genç kadın, kocasına karaciğer bağışlamayı reddetti. Bu reddin ardından, hasta koca, hukuki bir hamleyle karşılık verdi. Eşini, onu ölüme terk etmekle suçlayarak mahkemeye başvurdu ve 'kötü niyetli terk' gerekçesiyle boşanma davası açtı. Davada, eşinin organ bağışını reddetmesinin, evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve sadakat yükümlülüğünün ihlali anlamına geldiği iddia edildi.

Olay, sadece aile içi bir anlaşmazlık olmanın ötesine geçerek, etik ve hukuki bir tartışma başlattı. Bir eş, diğer eşini kurtarmak için bedeninin bir parçasını vermeye zorlanabilir mi? Evlilik akdi, kişinin bedensel bütünlüğü üzerinde söz hakkı verir mi? Bu sorular, davayı takip eden herkesin zihnini meşgul etti.

Mahkemenin Şaşırtan Kararı

Mahkeme süreci, kamuoyunun yoğun ilgisi altında devam etti. Tarafların savunmalarını dinleyen mahkeme, nihayetinde kararını açıkladı. Mahkeme, erkeğin 'kötü niyetli terk' iddiasını kabul etti ve boşanma davasını onayladı. Kararda, evlilik birliğinin, özellikle de hastalık gibi en zor zamanlarda dayanışma ve fedakarlık gerektirdiği, eşin bu kritik yaşam-ölüm anında organ bağışını reddetmesinin bu dayanışma ruhunu temelden zedelediği vurgulandı.

Bu karar, Güney Kore'de ve uluslararası medyada büyük şok etkisi yarattı. Bir yandan kişisel özerkliğin kutsallığını savunanlar, diğer yandan evlilik sorumluluklarının sınırlarını genişlettiği gerekçesiyle kararı destekleyenler, hararetli bir tartışma başlattı. Olay, 27 Aralık 2025 tarihinde gündeme gelmiş ve hukuk ile etik dünyasında derin izler bırakmıştır.

Bu dava, modern hukuk sistemlerinde benzeri nadir görülen bir örnek teşkil ediyor. Mahkemenin verdiği karar, sadece bu çiftin değil, benzer ikilemlerle karşılaşabilecek pek çok kişinin ve hukukçunun üzerinde düşünmesi gereken bir emsal oluşturdu. Evlilik kurumunun sorumlulukları ile bireyin vücut dokunulmazlığı hakkı arasındaki dengenin nerede kurulması gerektiği sorusu, cevabını aramaya devam ediyor.